28 Ocak 2013 Pazartesi

Papazın Çayırı


Belki de gözlerinin önündekini söyleyemeyecek hale geldiler. İnsan aklının bunca çelişkiyi, çarpışıklığı, tutarsızlığı, anlamsızlığı bir anda algılaması ve bütün bunlar karşısında sessiz kalması mümkün değil. Şizofrenlerle mi yaşıyoruz? Delirdiler mi? 6 Ekim günü Berna'nın duruşması var. "Parasız eğitim istiyoruz" yazan bir pankart açmış. 17 aydır tutuklu. 17 ay. Mehmet Ağar, bu ülkede çete adına kurulabilir ne varsa hepsini kurup ceza almasına rağmen hala hapis yüzü görmedi. Bir gencecik kızcağızı 17 ay hapislerde çürütecek kadar kudurmuşluk vicdanın hangi coğrafi parçasına denk düşüyor? Hayati Asiltürk, adını bilen yok. Başbakana mektup yazdı 10 ay hapis cezası aldı. Üniversiteyi 4 yılda bitirdi, 3 yıl işsiz kaldı, yeter diye bu insan derdini kime anlatsın? Başbakanlar mektup yazılamayacak, ülke durumundan şikayet edilemeyecek kutsal figürler mi? Demokratikleşmekten artık başımıza ağrı giriyor. Dilşad'ın "kadın mı kız mı belli olmadığından, Hopa'daki Metin Lokumcu'ya, Ahmet Şık'a upuzun bir listenin bir yerinde MHP'li milletvekillerinin cinsel faaliyetleri halkın önüne kütle gibi savrulurken, iddianemelerin orta yerinde insanların günlük sohbetlerini okuyor, Aylin Duruoğlu'nun bu memlekette arkadaşlarıyla buluştuğu için 10 ay (300 gün) hapiste kaldığının bilinciyle dumura uğramış bir vaziyette bakıyoruz ekrandan geçip giden haberlere. Başbakan bir kükreyince altına kaçıracak gibi olan yöneticilerden, medya patronlarına çok uzun bir hattın orta yerinde, sen, ben bizim oğlan, toplamı halk, şu şike soruşturmasının başından beri gülle gibi bağırabildik mi bu işte yanlış giden bir şeyler var diye. Öyle abuk subuk iddialar öyle fütursuzca salındı ki medya mahallesine, Esad'ın Lazkiye'ye attığı bombalar gibi vicdanımızı tarumar ettiler. Mağdur mağdur gezenler, harami kooperatiflerinde asli üyeliğe soyunup, bıçak gibi kelimelerle lime lime ediyorlar bütün ahlaki varlığımızı. Farkında mısınız Tayfur Havutçu hala tutuklu ve hala Beşiktaş taraftarı Tayfur'un kendisini aklamasını bekliyor. Aptal mısınız? İbrahim Şahin'in hafızasını kaybettiği için affedildiği ve Berna'nın 17 aydır tutuklu kaldığı bir memlekette hangi yargının hangi çerçevesine güvenerek Tayfur'dan Theseus gibi doğramasını istiyorsunuz canavarları? Galatasaraylılar, Trabzonsporlular, Beşiktaşlılar Allah aşkına bir gözünüzü açın. İşte Emniyet böyle bir emniyet işte yargı böyle bir yargı. Cihan Kırmızıgül puşi taktığı için terör örgütüne yardım ve yataklıktan alıkonuldu, 20 aydır tutuklu. Çocuk Galatasaray Endüstri Mühendisliği öğrencisi. Bu zulmü yapanların, bu zulme kat çıkıp binlerce insanı tutuklayanların, herhangi bir konuda doğru, dürüst, aklı başında bir iddiada bulunabileceklerine inanacak kadar salak mıyız?
Manifesto! Ne güzel kelime! Alkışlar. Peki o manifestonun yazarları bir zahmet bize anlatırlar mı Cihan nasıl aklasın kendisini? 20 aydır tutuklu. Bir hücrede yaşıyor. Bilgisayarı, interneti, ipadi, tuvaleti, nesi var da neyin üzerinden kimle temasa geçip de bunca aydır çektiği çilelerin isyanını hepimize beyan edecek? Bu ateş üfleyerek sönmez. Çok doğru. Üstünüze kurulduğunuz dolar bazlı imparatorluklar cehennemin dibine doğru alevi harlarken, "yandım" diye ses çıkartabilecek haliniz, mecaliniz kaldı mı? Nihayetinde duayen İnan Kıraç 45 dakika Başbakan kapısında özür dilemek için bekledi bu ülkede. Kuzey Kore veya Stalinist Rusya'da değil. Gık diyebildiniz mi? Geçtim Aziz Yıldırım'ı, Şekip Mosturoğlu'nu, Tayfur'u veya Cemil'i, gencecik bir çocuğun zindanda olması umurunuzda mı? Buyrun asil Galatasaraylılık. Beşiktaşlı duruşu. Görelim bir heybetinizi. Gözünüzün önünde bu kadar zulüm varken, sessiz kalmanın bin türlü rengi var, hepsi tek bir satırda birleşiyor: korku. Kafayı yemiş gibi şike şike diye bağırıyorlar. Canınızı şikeyle aldılar. Çocuklarınızı hapislere tıktılar. Bir yumurta atan terörist oldu, milletvekillerinden gazetecilere kadar envai çeşit meslek grubundan insan cezaevinde boncuktan kuş yapıyor, teknik direktörünüzdü, asbaşkanınızdı, öğrencinizdi hepsi koğuşlarda uyumaya çalışıyor, Allah adına bir kere "yahu bu ne iş" diyemiyorsunuz. Hala manifestolar, beyannameler, basın açıklamaları ve Fatih Terim'in gardrobundan mürekkep bir medya iletişim stratejisi ile sessiz sessiz. Sanki bunların hiçbiri yok. Bu ülkede şike varmış, futbol temizlenecekmiş. Sevsinler temizleyicileri. Hanginiz temizleyecek ulan bu ülkedeki futbolu? Bu medya mı temizleyecek futbolu? Milyar dolarlık vergi cezalarının gölgesinden korkup, güzelleme yapmadan tek satır yazamayan insanlar sürüsü, ciğerlerine işleyen korkudan bir vakit bulacak da "gerçekleri" mi sunacak size? Bu hakimler bu savcılar mı temizleyecekler boğazlarında HSYK'nin keskin pençeleriyle? Bu polis mi temizleyecek, hala Hrant Dink'in örgütlü mü örgütsüz mü öldürüldüğünü araştırıyorlar. 5 yıldır olay anındaki telefon konuşmalarını açığa çıkartamadılar. Festus Okey davasında Emniyet güçleri hala Festus Okey'in adının Festus Okey olup olmadığını aramakta. Şerefli duruşunuzu yesinler. O güzelim manifestoların hangi kelimesine uygun bir hayatınız var? Neresinden tutturacaksınız sözlerinizle yaptıklarınızı? Kanalizasyon taşmış, sokakları bok basmış, paçanıza kadar pisliğin içerisinde yaşıyorsunuz, herkes kolera ondan sonra bir peçeteye yazı yazıyorsunuz "kangreni biz kesmessek başkaları gelir keser" Buyrun kesin yaşam damarlarınızı bağlayan, hepinizin nefesinizi boğazınızda tutan o büyük ve meşum kangreni. Nedir bu kasabanın herkesin bildiği büyük sırrı? Hanginiz yargıya güveniyor, kim polisine itimad ediyor, şunca olay ortalarda dolaşırken "ay canım futbol kirlendi, temiz futbol istiyoruz" diye hukukilik oynamanın, ahlaklı bir insanmış gibi davranmanın neresinde insanlık ailesine yakışır tek bir tutum var? Yalan üstüne yalan söyleyip, sanki gerçek hayatında bu ülkede yaşamıyormuş, sanki şu olanların hiçbiri olmuyormuş gibi Norveç insanı konformistliğinde beyanatlar beyanatlar. Adnan Polat niçin gözleri kan kırmızı Başbakan peşinde koşturdu bu ülkede? Bir tane protesto. Neden bu kadar korktu? Bir kulübün başkanı, bir iş adamı, kendi stadında bir Başbakan protesto edildiği için neden bu kadar korkar? Almanya'da Merkel'den bu kadar korkarlar mı? İngiltere'de David Cameron bir maçta protesto edilse, örneğin Arsenal başkanı kapı kapı gezecek mi? Neden Türkiye'de böyle? Nedir bu içimize işleyen, hepimizin bildiği ve işlerin hiç de iyi olmadığını gösteren o büyük panik? İşte ortak yaşadığımız hayat bu. Burada yaşıyoruz. Hükümeti protesto ettiği için hapse atılan, tutuklunan, yargılanmayı bekleyen öğrenciler, öldükten sonra hakaret yemeye devam eden emekli öğretmenler, güvenparkın ortasındaki havuza atılan TEKEL işçileri - hepsini unuttunuz değil mi? Buyrun lan karşı çıkın. Hayatınızdaki şikelere karşı çıkın. Bu ülkedeki pisliklere karşı çıkın. Adil bir futbol isteyip, adil bir ülke istememek kadar dangalakça bir şey var mı? İBB maçını izliyorum. Şu ülkede utanması olan birileri varsa, bu maçı izlerken kıpkırmızı olmuştur. Adnan Öztürk, Ünal Aysal, yazsanıza iki kalem bir açıklama? Fenerbahçe geçen sene İBB maçında şike yapmakla itham edildi. Oturmuş takım, full kadro, final maçı konsantrasyonu ile bu takım İBB'yi 2-0 yendi. Bu sene hepinizin üstünde taklalar atan İBB'yi, şöyle bir hazırlık sezonundan sonra, bu kadar eksikle gene yendi. Stoch aynı golden attı. Ağzınızı açın da bir laf diyin. Oran orantı. Bu çocuklar her maç alınterlerine sahip çıkmak için çıkıyorlar. Tertemiz. Hala bu çocuklar onurları için, şerefleri için, bu ülkede üstlerine bu kadar iftira atıldıktan sonra da esasında bu iftiranın nasıl büyük bir yalan olduğunu göstermek için yeşil sahada bir savaş veriyorlar. Gözünüz mü yok görmüyor musunuz? Diliniz mi yok? Konuşamıyor musunuz? Kafayı yemiş gibi Fenerbahçe şike yaptı, temiz futbol istiyoruz. Fenerbahçe şike yapmadı. Fenerbahçe'ye tarihin en büyük yalanlarından biri atıldı ve her 90 dakikada futbolcular bu yalanın üstünden buldozer gibi geçiyorlar. Twitterda, sözlüklerde konuşanların nutku tutuldu, hakaretten başka edecek lafı olmayan adamlar maç saatlerinde ortada gözükmüyorlar. Alayları arşa değenler dahi "o başka bu başka" gibi aptal aptal laflar edip geçiyorlar. Bu sene bunca eksikle ve bu kadar kötülüğe maruz kalıp sahaya çıkan takım yeniyor da geçen sene şampiyon olmak isteyen takım çok daha iyi bir kadroyla neden yenmek için şikeye ihtiyaç duysun? Güntekin'e sorarsan kimse futbolculara bir şey söylemiyor. İçinde şike teklifinin olmadığı, futbolcunun olmadığı, sahada herhangi bir bozukluğun olmadığı bir şike soruşturması geçiriyoruz! Bu şike soruşturmasına göre futbolcular şike yapmadı, yöneticiler şike teklif etmedi, sahada da herhangi bir olay yok ama yine de şike var! Adalet çok büyülü bir kelime. Adalet. Hak. Hukuk. Vicdan. Bunlar medeniyet kurup, medeniyet yıkan kelimeler. Temiz, namuslu bir futbol istiyorsunuz. O zaman namusa sahip çıkın. Adil bir yarış istiyorsunuz, adil bir ülke isteyin. Çünkü şike ne? Şike bir haksızlıktır. Şike bir tecavüzdür. Başkasının hakkını çalmaktır. Hırsızlıktır. Şike hak etmediğini almaktır. Başkasının hakkına el koymaktır. Zulümdür. Buyrun işte orada zulme uğramış binlerce insan gözlerinizin içine bakıyor kanlı canlı. Dudaklarınız mühürlenmiş. Hala bize martaval anlatıyorsunuz. Baransular, Rasim Ozan Kütahyalılar, Erman Toroğlu'lar, Serhat Uluerenler'den temizlik bekliyorsunuz. TMSF'ye borçları yüz milyon doları aşan, kamunun parasını yedinde toplayan Sadri Şener'den hep birlikte bu ülkenin temizlik ikonu olmasını istiyorsunuz. Başkalarına stad yapılırken, sizin stadınızın açılışında adeta kavga edenlerden adil bir hayat istiyorsunuz. Salak mısınız? İşte Fenerbahçelilerin söylediklerinin özeti budur. Fenerbahçeliler salak olmamayı seçti. Kırk bin küsür kadın o maça neden gitti? Biriniz çıkıp sormadınız. Bunca kadını o maça götüren aşk nedir? Nedir bu duygu? Alçak, rezil adamlar "maç bedava" diyor. Hayır maç bedava değil. O maç çok değerli çünkü hayat çok değerli. Çünkü haksızlık çok ağır. O insanlar o maça sevdiklerine sahip çıkmak için gittiler. Beyanname değil eylem. Suya sabuna tirit manifesto değil, icraat. Bu ülkede kötü giden bir şeyler var. başörtülüsünden başı açığa, kürtünden türküne, alevisinden sünnisine binlerce kadın bağırdılar bize: biz bu zulmü görüyoruz! Fenerbahçeliler neden yürüdü sokaklarda? Niçin bunca insan, yaşlı, erkek, kadın, çoluk çocuk bu sokaklarda biber gazı yemeye koştular. Çünkü biz bu zulmü görüyoruz. Biz salak değiliz. Biz nefretimizden, öfkemizden, düşmanlığımızdan, öteki kabul ettiğmizden salak pozuna yatmayı da kabul etmiyoruz. Bu ülkede kötü giden bir şeyler var. O şeylerin hepsi de sessizliğinizle büyüyor. Fenerbahçe için ayağa kalkmayın. Berna için kalkın. Bugün tutukluluğu devam eden yüzlerce öğrenci için kalkın. Gazeteciler için kalkın. Basın özgürlüğü için kalkın. Bırakın da bir kere zalimler kendilerini aklamak zorunda kalsın. Zulme uğrayanların üstüne çok binip, güçlünün karşısında yeter eğildiğiniz.